Page 16 - E-BÜLTEN 28. Sayı
P. 16






Yılbaşı geldiğinde uzaktaki dostlarımıza kartlar atardık, pul koleksiyonu yapardık. Bayramlarda ise tatlı

bir heyecan rüzgarına kapılırdık. Bayramlık kıyafetlerimiz, parlak ayakkabılarımızla tatlı dağıtırdık
apartmanımıza.

Biz çocukken cep telefonlarımız yoktu, bir yere gidecekken sözleştiğimiz saatte orada olurduk ya da
arkadaşımız gelene kadar sabırla beklerdik. 90’larda cep telefonlarımız, laptoplarımız, üç boyutlu ince
televizyonlarımız, görüntülü mesajlarımız, kredi kartlı taksilerimiz, sosyal medya hesaplarımız yoktu.

Bilgiye bu kadar hızlı ulaşamaz, kütüphanelere gider, ansiklopediler alırdık. Emek sarf edildiği için bilgi
kutsaldı. Fakat insanların, komşulukların, dostlukların, şarkıların, filmlerin, kitapların ruhu vardı. Hepsi
barış ve dostluk dolu bir dünya hayali taşırdı.


Tüm filmlerde ve dizilerde güçlüklere beraberce göğüs gerilir, komşuluklar devam ettirilir, iletişim,
dostluk hep taze tutulurdu.

Tüm bu bilinçaltı mesajlarla büyüyen çocuklar karşılaştığı zorluklara bu mesajlarla direndi, dersler
çıkardı.

Birçoğu öğretmen oldu, doktor oldu, iletişimci oldu, sanatçı oldu. Yardım etmeyi, paylaşmayı,
dayanışmayı, beraber gülmeyi ve ağlamayı görev bildi.

Henry Ford’un dediği gibi: “Bir araya gelmek başlangıçtır, bir arada durabilmek ilerlemedir, birlikte
çalışmak başarıdır.”

Onlar birlikte başarmayı öğrendiler ve başardılar.


Bugünlere baktığımızda ise varlığın içindeki kayboluşların nedeni; komşuluğun, dayanışmanın,
gülümsemenin, bir sıcak merhabanın albümde sararmış fotoğraflar gibi, unutulmaya yüz tutmuş olması
olabilir mi?

Ben yerine biz demeye başladığımız, birbirimizi dinlediğimiz, önyargılarımızdan bir parça sıyrıldığımızda
ve en önemlisi kendimizi, tüm canlıları, dünyayı sevdiğimizde ruhumuzun derinliklerindeki güçle
buluşuyor olacağız.

Sokakta oynayan, son çocukların ruhunun her an bizimle olması dileğiyle…
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21