Page 8 - Ocak - Şubat 2017 E-Bülten
P. 8

Psikoloji




Uzm. Psikolog Nazım SERİN



Çocuğun başarısında ailenin rolü




Çocuklarımıza destek olmak istiyorsak onların eksiklikleri üzerinde değil,
yaptıkları iyi şeylerin üzerinde durmalıyız. Yaptıkları az bile olsa onu
pekiştirmeliyiz. Zira takdir edildiğini, desteklendiğini gören çocuk o konuda
yaptıklarını pekiştirerek bir alışkanlık haline dönüştürür.


Öğrenci başarısı üzerinde okul ve kişinin potansiyeli kadar önemli olan diğer bir faktör ailedir. Yapılan araştırmalar
akademik başarısı düşük ve sınıfta kalma riski taşıyan öğrencileri diğer öğrencilerden ayıran en önemli etkenin, anne –
baba desteği ve ilgisinden yoksunluk olduğu saptanmıştır.

Peki, çocuklarımızın akademik başarı elde etmelerine katkı yapacak doğru tutumlar neler olmalı? Neleri yapmaktan
kaçınmalıyız?
Öncelikle çocuğumuzun geleceğiyle ilgili kaygılarımızı iyi yönetebilmemiz çok önemlidir. Kaygı, insanlar arasında en kolay
yayılan duygulardan biri olduğundan, bunu çocuklarımıza direkt veya dolaylı yollarla yansıtmıyor olduğumuzdan emin
olmamız gerekir. Bundan emin olabilmek içinse “Ben çocuğuma hiç baskı yapmam” gibi söylemler yeterli değildir. Çünkü
bazen konuşmadığımız zamanlarda da farkında olmadan çocuklarımıza bir şeyler “söylediğimizi” göz önüne almalıyız. Bu
nedenle çocuklarımıza kaygımızı fazla yansıtmadığımızdan emin olmamıza yardımcı olabilecek daha sağlam yol; kendimize
bakmamızdır.

Eğer kendimizin yaşamın diğer alanlarıyla kurduğumuz ilişkilerde kaygılı, evhamlı davranmaya elverişli bir yapımız varsa,
bu duygularımızı çocuklarımızdan saklayabildiğimize dair düşüncemiz büyük olasılıkla yanılgılıdır. Bu durumdaki
ebeveynlerin önce kendi duygularını yönetmelerini sağlayacak bir bakış açısı değişikliğine ihtiyaçları vardır. Kaygısını
yönetmeye çalıştığı halde yeterince yol alamadığını düşünen ebeveynlerin ise profesyonel bir yardım almalarında yarar
vardır. Okul başarısı konusunda olsun, yaşamın diğer alanlarıyla ilgili olsun kendisine “tatmin sağlayan” başarı elde eden
çocuk, ancak ve anacak beklentileri, duygu aktarma ve destekleme biçimi açısından dengeli anne – babalar ile mümkündür.

Eğer çocuklarımıza destek olmak istiyorsak onların eksiklikleri üzerinde değil, yaptıkları iyi şeylerin üzerinde durmalıyız.
Yaptıkları az bile olsa onu pekiştirmeliyiz. Zira takdir edildiğini, desteklendiğini gören çocuk o konuda yaptıklarını
pekiştirerek bir alışkanlık haline dönüştürür.

Anne ve babaların evlatlarına karşı güven verici ve kabul edici tutumları onlara bir birey olma yolunda destek olacak ve
özgüvenlerini yükseltecektir. Tabi ki belli sınırlar koyulmalıdır. Yoksa çocuklar bencil, sınır tanımayan bireyler haline
dönüşebilir. Özgüveni tam, yaratıcı ve diğer insanlara karşı saygılı bir birey ancak belirli düzeyde hoşgörü verilmesiyle
sağlanabilir.
Şeffaflık, sevgi, saygı, sabır, yetişkinler arasındaki ilişkilerde huzur olan ailelerde çocuk olduğu gibi kabul edilir ve çocuklar
rol model, duygusal boşluk sıkıntısı çekmezler. Aile burada bir yol göstericidir. Asla kararları çocuk adına alan bir yapıya
bürünmezler. Etkili bir rehber olma sorumluluğuyla ona alternatifleri sunarlar ve seçimi kendisinin yapmasını beklerler.

Kurallar aile içinde beraber konuşulup belirlenir ve nedenleri aile üyelerine anlayacakları şekilde anlatılır. Çocuklar bu
sınırlar içerisinde özgürdürler. Tüm aile bireylerini ilgilendiren olaylarda çocuğun yaşı ve gelişim seviyesi göz önüne alınarak
hep birlikte konuşulup karara varılır. Burada herkesin fikri değerledir ve bu da çocuğa hissettirilir.

Çocukların fikirleri ne olursa olsun saygı duyulur. Bu tür ailelerde yetişen çocuklar sorumluluklarının farkına varıp yerine
getiren, başarıyı kendi çabalarıyla elde etmeye istek duyan, ancak ellerinden geleni yaptıkları halde çözemedikleri
konularda ailenin desteğine başvurabileceklerini bilen kişiler olurlar.




7
   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13